Cihangirde Cafeler Casting ajansı Oldu

Yazar: eRCie Tarih: 06:33 Kategori: , , , , Yorum: Yorum Yap
Geçenlerde Lale Mansur söyledi. Meğerse bir yılı, bir buçuk yılı aşkın süredir Cihangir çevresinde oturmuyormuş. Arada birkaç arkadaşını görmek için gidiyormuş en fazla, o kadar. Üstelik artık o bile yorucu gelmeye başlamış. Eşi Cem Mansur'la birlikte daha fazla gürültüye dayanamamışlar, Boğaz'a taşınmışlar.
Cihangir'den ilk taşınan Mansur değil elbette. Ünlü veya ünsüz olduğu yıllarda hep Cihangir'de oturan Teoman da epey bir zaman önce Nişantaşı'na taşınmıştı. Güzel manzaralı küçük dairesini de stüdyo haline getirdi.

Ondan daha evvel Gümüşsuyu'nu bırakıp Beykoz Konakları'na geçen bir de Ertuğrul Özkök vardı.

BÜYÜME SANCISI

Ünlülerin dışında da pek çok terk eden var Cihangir'i. Hızla yükselen, İstanbul'un SoHo'su olmaya aday semtin yıldızı kısa zamanda sönüverdi.

Kimi iddialar dolaşıyor ortada; büyük şirketlerin Cihangir'de toplu emlak alımı yaptığı, bu sayede fiyatları yükselttiğine dair. İstanbullu entelektüeller de bu projeye farkında olmadan dekor olmuşlar... Şimdi şişkin emlak fiyatları da normale dönmeye başladı, zira talep geçen yaza oranla epey azaldı.

Ancak yakın zamanda yaşanan patlamanın kötü yan etkileri oldu semt sakinleri için. Cihangir bir anda küçük, kendine has bir 'cumhuriyet'ken ani büyümenin sancılarıyla yüz yüze geldi. Bir anda bu cumhuriyete aslında pek de ait olmayan simalar kıyısından köşesinden girmeye başladı, giderek de semti ele geçirdiler.

Cafeler birer 'casting' ajansına dönüştü. Oralara gelen senaryo yazarları, yönetmenler, yapımcılardan medet uman, kıyısından köşesinden rol kapmaya çalışan ikinci, üçüncü sınıf oyuncular... Yarı şöhretli, B-list star adaylarının kız tavlama girişimleri falan... Buna bir de Akarsu Caddesi'nin semtin gelişmesiyle çoğalan trafiğini ekleyin... İyice tadı kaçtı.

RANT KAVGASI

Lale Mansur söyleyince fark ettim, benim de bir yılı geçti Cihangir'e adım atmadığım. Arada sadece bir kere bir cafe'nin camından bakıp kaçmıştık, korku içinde yeni Cihangir karakterlerinin değişmediğini görerek.

Oysa ki mesela özlüyorum Antre'den gidip peynir almayı, Smyrna'nın kapısında oturup saatlerce sohbet etmeyi. Ama kalkıp da önümde Banu Alkan'ı pastırma tadarken, açtırdığı balı alacağını söyleyip kaçtığını görürken, ya da yan masamızda Ceyhun Yılmaz yahut bir benzeri, hadi diyelim Ata Demirer veya yeteneksiz kardeşi bağıra bağıra konuşurken... Gidesim gelmiyor.

Tabii bunlar aslında kozmetik sebepler ama bana kalırsa Cihangir'in iflasının, Cihangir Cumhuriyeti'nin çökmesinin asıl nedeni çok farklı. Burası bir zamanlar İstanbul'un kanaat önderlerinden oluşuyordu, bir bir onlara olan inanç kaybedildi.

Gördük ki en muhalif Cihangirliler gizli gizli, sahte isimlerle en muhalif olunması gereken insanlara 'Açık saçık konuş benimle hadi' diye şarkı yazar olmuşlar. Yahut Mahsun Kırmızıgül'e dizi danışmanlığında bulunmuşlar. Entelektüellik kisvesi altında tek amaçlarının para ve rant kavgasından paylarına düşeni almak olduğu anlaşıldı.

Şu son günlerde medyada ha bire konuşulan Murathan Mungan-Müslüm Gürses projesi bile Cihangir'in nasıl çöktüğüne bir işaret aslında. Müslümsevenler Cihangir'in müziğini ne yapsın, biz neden bunca yıl dinlememişken şimdi evimize alıp bir Müslüm albümü koyalıp da havamızı bulalım?

ETKİN DEĞİL

Cihangir'den çıkan kitaplar satmıyor artık, Cihangir'in gazeteleri, dergileri, yayınları tutmuyor, yazıları okunmuyor, Cihangir'in fikir dünyamız üzerindeki etkinliği fena halde zayıfladı artık. Türkiye'nin hiçbir tartışmasına yön veremiyor Cihangir... Alın işte Radikal gazetesinin halini görüyorsunuz.

Sonunda da Müslüm Gürses'ten medet ummaya vardı işte iş. Belki sırtından diriliş sağlanır diye.


En iyi program

Sabahları uyanan bir insan değilim, ama son zamanlarda kendimi zorluyorum. Sebebi Şenay Düdek'le Müge Anlı'nın 'Dobra Dobra' programı. Kanal D öyle bir saate koymuş ki, daha kirpiklerim ayrılmadan sabahın ilk saatlerinde günün magazin gündemine hakim oluyorum. Hem de ne detaylarla, ne büyük bir cesaretle...

Anlı da Düdek de ekranda çok iyi ve alıştığımız 'ikiyüzlü' magazincilikten çok uzaklar: Kimseyi kayırma, kollama derdi olmadan, hakikaten de 'dobra dobra' konuşuyorlar. Keşke program akşamüstü yayınlansa, eminim o zaman daha da büyük bir fenomen olur. Bu aralar televizyonu tek açma nedenim.

Oray Eğin
Not: Alıntıdır.
Paylaş: Facebook Twitter Google Plus Pinterest Tumblr

Hiç yorum yok: